Abstract
II. Dünya savaşından sonra, Avrupa'da özellikle Fransa'da Fransız kuramcılar ve uygulamacılarının ortaya koyduğu yapısalcılık, gerçeği birbirine bağımlı bir bütün parça İlişkisi içinde, algılama ilkesinden yola çıkan öğrenme ve değerlendirme yaklaşımı olarak ortaya konmuştur. (Yüksek Ayşegül-Yapısalcılık ve Bir Uygulama) Yapısalcılığın kökenini oluşturan dilbilimsel yaklaşım temelinden hareketle gelişen göstergebilim, göstergelerin niteliğini, hangi yasalara bağlı olduğunu ortaya koyar. Günümüz, karşıt tiyatro eserlerinin sahneye uygularken, sağlanması gereken senfonik, plastik ve içerik öğelerinin, oyunun kendine özgü inceleme yöntemi içinde, yapıtaşlarının birbirleri ve oyunun bütünündeki içindeki bağlantılarının meydana getirdiği estetik yapıyı görebilmek ve ortaya koyabilmek için göstergebilimin iyi bir yöntem olduğu düşüncesi ile fonesco'nun "Sandalyeler" oyununu sahneye aktarmakta yöntemin ele alınması, uygulamamızın temeli teşkil etmektedir. bu
Gerçekleri simgesel göstergelerle veren "Sandalyeler" absürd bir tiyatro eseri olarak, sahnede boşluğun, hiçliğin somut bir hale gelmesini, insanların ölüm ve sonsuzluk: karşısındaki tepkilerini, hayatları boyunca anlamsız bir koşuşma içinde olduklarını ilginç ve çarpıcı bir yöntemle ele alarak abartılı tonlar ve hareketlerle uygulanması gereken bir oyundur. Abartılı oyun tezinin yanında ince ince işlenmesi gereken duygulara sahiptir. Zaman ve mekan bilinci, olayın planı yoktur. İnsanların iç dünyasını kendilerine ve çevrelerine yansıttığı temel duyuş algılayış ve ifadenin olgularıyla örülmüştür. Oldukça karmaşık bir oyundur. Bu nedenle göstergebilim yöntemiyle, sahneden seyirciye iletilecek, çözümlenmesi gerekli bir çok simgeler ve kodları içinde bulundurmaktadır.