Abstract
Postmodernizm ve modernizm akımlarının yirminci yüzyılın teknolojik açılımıyla ülkemizde sosyal ve kültürel düzenin alışıldık ritmini bozduğu kesindir.
Postmodernizm postmodernite, modernizm modernite ikilikleri konunun zamansal ve mekansal espasıdır. Hiç bir akım sosyolojik değişimlerden ve kültürel devinimden kopuk düşünülemez. Bu anlamda "denge" gerekmektedir. Sanat ve düşünce akımı, toplumun genelinden daha fazla sanat ve sanatçıyı ilgilendirir. İçinde konumlandığı siyasi, ekonomik potansiyel dolayımında ürettiği edimin teorisi ve pratiği ile saptayıcıdır. Başka bir deyişle şiir, roman, resim, heykel hatta mimari jargonla fotoğrafçısıdır. Böyle düşünülünce yapıt ve akımın bu ortamda, suni teneffüsle oluşması (oluşturulması) hiçte samimi ve gerçekçi olamaz.
Türkiye'de ne resim sanatı, ne edebiyat, ne de mimari postmodernizme ve postmoderniteye hazır değildir. Kültürel ortamdaki ritm bozukluğu ve sorumluluk duyarlılığı felsefik eksikliğinden dolayı buna müsait değildir.
Zira Türkiye için arabesk ve kitsch hobi olmaktan çok, sanat etiğinin evrensel dengesini bozan birer tehlike işaretidir. Arabeski kitsch bağlamında aklamaya çalışmak duygusal bir suiistimaldir.
Rönesansı anlayabilmek için primitifiteyi anlamak, moderniteyi sindirmek içinse ondokuzuncu ve yirminci yüzyıl akımlarını anlamak bu anlamda yapılacak olan birincil zorunluluktur. Modernizm ve modernitenin bile anlaşılamadığı bir toplumda bir akım olarak postmodernizm sanatın evrensel hukukuna aykırıdır. Türkiye' de anlaşılabilirlik prim yapmazken anlaşılamazlığın yüceltilmesi aslında sanatçının "sanat' tan bir şey anlamadığının ve yoksunluğunun göstergesidir. Postmodernizmin bu dolayımda ihtiyacı olan kibir değil biraz humor biraz da ironidir. Asgarilerde buluşulursa, sanatçının sağırlığı tevazu ile rehabilite edilebilir.