Özet
Çalışma dünyamız bir yüzyıl içinde önemli ölçüde değişti. Üç nesil süresince, çiftçiler ve zenaatkarlardan oluşan bir toplum, yüksek randıman gücü olan bir endüstri hizmet toplumuna dönüşme yolundadır. ve
Bürolarda çalışanların sayısı her geçen gün artmaktadır.
Batı Almanya'da ki memur sayısı:
1960 larda yaklaşık
7 milyon iken,
%27
1970 lerde
;;
9.5 milyon,
%36
1980 lerde
12 milyon,
%44
olarak hesaplanmaktadır.
Dolayısıyla yakın gelecekte her iki çalışandan biri, özel yada kamu kuruluşunda görev alacaktır.
Dünyanın gelişmiş endüstri devletlerinde bu yüzyılın sonunda tüm çalışanların %50-60'ının bürolarda yer alacağı saptanmıştır (X).
Bu gelişmeden en çok üçüncü derecedeki ekonomik sektör etkilenecektir (bankalar, sigortalar, ulaşım ve haberleşme sektörleri ve kamu sektörü).
Yine Alman istatiklerine göre, Almanya'da büro alanları her yıl beş milyon m2 artmaktadır. Ülkemizde de kesin istatistikler olmamasına karşın gözlemlerle saptanabildiği kadarıyla, her yıl büro ihtiyacı artmaktadır.
Bu artış organizasyona dönük, sosyolojik, ergonomik ve pisikolojik yönleriyle büro çalışmasının gelişmesi ve bilimselleştirilmesiyle birlikte olmaktadır.
Yaşama ve çalışma artık bir birinin karşıtı değil, aynı yaşamın değişik biçimleridir.
İnsanın yaşamı boyunca çalışma yerlerinde geçirdiği zamanın, yaşama süresine oranının hiç de az olmadığını dikkate aldığımızda, büro planlamasının önemi daha da iyi anlaşılacaktır.
? Büro Binası planlaması, büro işletmesinin yalnızca mekansal bir kılıfı ve organizasyonu değildir. Gerçi belirli bir amaca ulaşabilmek için mekansal teknik koşulların ve çalışma akışının sistem düzeni de düşünülmelidir. Ancak plan lamaya, yalnızca fonksiyonel açıdan yaklaşmak yeterli değildir.
Biz planlayıcılar genellikle problemleri (projeleri) plan ve organizasyon, yapı ve görünüşü, konstrüksiyon ve onun siyasal değerleri yönünden çözmeye alıştık. Oysa hesap kavramlarıyla çözümlenemiyecek olan problemler karşısında biraz daha yabancıyız ve bu konuda ki deneyimimiz daha az. Ancak unutmamalıyız ki sadece fonksiyonun gereklerinin yerine getirilmesi yeterli bir bina sonucu vermez.
0 halde konuya "insancıl yönden yeterli planlama" ve "çalışma yerinde mutluluğu gerçekleştirme" amacıyla yaklaş-malıyız.
Genelde bina yaptıranların yapı tekniği ve büro planlaması hakkındaki kısıtlı bilgileri, insancıl olmayan hatta çoğu kez kötü denebilecek yönetim yapılarının oluşmasına neden oluyor. Konuyu sübjektif ve duygusal ele almaktansa, bir çok koşulun doğru bir şekilde belirlenmesi, daha iyi ve rasyonel bir yapı tasarlamayı mümkün kılar. Kaspamlı bir ön planlama, daha sonraki yüksek yatırım ve organizasyon giderlerini azaltır.