Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Açık Bilim, Sanat Arşivi
Açık Bilim, Sanat Arşivi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve yayınların etkisini artırmak için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.MSGSÜ'de Ara
Türkiye kıyılarında sosyal turizm: İstanbul kamu kampları örneği
Özet
Turizmin, modern toplumsallığa ait bir olgu olduğu söylenebilir. Sanayileşme ile birlikte ortaya çıkan dinlenme ihtiyacının şekillendirdiği emek mücadelesi sonucu elde edilen sosyal ve ekonomik kazanımlar, ulaşım ve iletişimdeki yenilikler, üretim biçimlerinin standartlaşmasıyla birlikte tüketim alışkanlıklarında yaşanan değişimler ve sanayileşmeden modernleşmeye geçiş sürecine katkı sağlayan pek çok parametre turizmin demokratikleşmesini kolaylaştırmış, sınıfsal ayrımın ötesine geçerek kitlesel bir nitelik kazanmasına zemin hazırlamıştır. II. Dünya Savaşı sonrasında hayata geçirilen sosyal devlet uygulamaları ile birlikte çalışanların turizme katılımıyla ilgilenen faaliyetler özel bir anlam ve kapsam kazanarak sosyal turizm olarak tanımlanmıştır. Uluslararası turizm literatürü içerisinde, 1936 tarihli Ücretli İzin Yasası sosyal turizmin başlangıç noktası olarak kabul edilmektedir. Ayrıca ücretli izin hakkı ile modern turizminin gelişimi arasındaki bağlantı da açıkça kabul edilmektedir. Dolayısıyla, sosyal turizmin, modern turizmin gelişiminin yenilikçi aşamalarında önemli bir rol oynadığını söylemek mümkündür. Kökleri sanayi devrimine kadar uzanan sosyal turizm, 1950 yılında ilk tanımının yapılmasıyla birlikte kavramsallaşmıştır. Sosyal turizmin, dezavantajlı grupların turizm faaliyetlerine katılımına yönelik özel bir turizm türü olduğunu söylemek mümkündür. Küresel değişiklerle birlikte tanımı ve içeriği değişen ve zenginleşen sosyal turizm kavramının bilimselleşme süreci ise devam etmektedir. Ülkemizde 1950-1960 yıllarında gelişme gösteren turizm faaliyetlerine bakıldığında, dış turizme ağırlık verildiğini, iç turizm ve sosyal turizme nispeten daha az ilgi gösterildiğini; buna karşın, 1950'li yıllarda Avrupa'da kavramsallaşarak gelişme gösteren sosyal turizm faaliyetlerinin, erken bir dönemde, ülkemiz tarafından yakından takip edildiğini söylemek mümkündür. Çalışmada, Avrupa'da ortaya çıkmış bir kavram olan sosyal turizmin tanımı, tarihsel arka planı ve gelişimi, turizmdeki yeri ve önemi, paydaşları ve uluslararası düzeydeki örnekleri ile ülkemizde sosyal turizm ortamını etkileyen gelişmeler kapsamlı şekilde ele alınmıştır. Ülkemizdeki öncü sosyal turizm uygulamalarının varlığına yönelik yapılan tarihsel araştırmalar sonucunda, Erken Cumhuriyet Dönemi idealleri arasında yer alan "sağlıklı ve güçlü nesiller yetiştirilmesi hedefi" doğrultusunda, bu dönemde, Avrupa'daki öncü uygulamalara benzer şekilde, sağlıksız ve fakir çocuklar için sağlık, eğitim ve tatil amaçlı yaz kamplarının düzenlenmeye başlandığı ve bu kamplarla ilişkili olarak, muallimlere/öğretmenlere yönelik dinlenme kamplarının oluşturulduğu görülmüştür. Çalışma kapsamında, söz konusu "çocuk kampları" ve muallim kampları" sosyal turizmin ülkemizdeki öncü oluşumları olarak nitelendirilmiştir. Ülkemizde sosyal turizm denilince akla ilk gelen uygulama ise, "kamu kampları" uygulamasıdır. 1955 yılında, Turizm İş Birliği Nizamnamesi'nin kabul edilmesiyle birlikte, kamu kurum ve kuruluşları tarafından çalışanlarına yönelik dinlenme kampları oluşturulmaya başlanmıştır. Türkiye genelinde faaliyet gösteren/göstermiş bulunan bu kamplar, genel olarak, 1960 ile 1990'lı yıllar arasında, ormanlık alanlarda, deniz ve göl kenarlarında inşa edilmiştir. Ülkemizde kurumsal tatil fırsatları için en büyük potansiyeli barındıran bu oluşumlar, günümüzde yaygın olarak "eğitim ve dinlenme tesisleri" olarak adlandırılmaktadır. Kamu kampları, kurum çalışanlarına ve ailelerine tatil hizmeti sunarken, aynı zamanda, kurum içerisinde düzenlenen eğitim ve etkinliklere de ev sahipliği yapmaktadır. Çalışan sınıflar için sosyal hayatın önemli bir parçasını oluşturan bu kamplar, küresel ölçekte ekonomik krizlerin yaşandığı ve yeni neoliberal politikaların etkisini göstermeye başladığı 1970'li yıllardan itibaren, dış turizme açılmaları yönündeki planlamaların ve farklı yönlerden eleştirilerin odağında olmaya başlamıştır. 2000'li yıllara gelindiğinde ise, özelleştirilme kapsamına alınan kamu kamplarının, günümüzde, kamp olarak faaliyet göstermeye devam eden veya kamp dışında farklı kullanımlara hizmet eden örneklerinin yanı sıra, atıl durumda olan veya yıkılmış bulunan örnekleri de mevcuttur. Çalışma kapsamında, ülkemizde deniz kıyılarında varlığı tespit edilebilen kamu kamplarının halihazır durumlarına ilişkin kapsamlı bir araştırma yürütülmüştür. 1950'li yıllardan itibaren Akdeniz ülkelerinde gelişme gösteren turizm faaliyetleri, 1960'lı yıllarda, ülkemiz kıyılarını da etkilemeye başlamıştır. Bu dönemde, Fransız sosyal turizm denemesinin yarattığı yeni bir konaklama modeli olarak ortaya çıkan tatil köyleri ülkemiz kıyılarında da varlık göstermeye başlamıştır. Bu olguya koşut olarak, aynı yıllarda ülkemizde inşa edilen kamu kamplarının, tatil köyü tipolojisinde kurgulandıklarını söylemek mümkündür. Nitekim, kamu kamplarının ve tatil köylerinin amaçları ve işlevleri benzerdir. Öyle ki her ikisi de, uzak ve sessiz kıyılarda konumlanmalarının yanı sıra, kendisinden fayda sağlayan görece aynı sosyal ve ekonomik düzeye sahip kullanıcıya, çalışma yaşamının ve gündelik döngünün mecburiyetlerine ara vererek, aileleri ile birlikte, keyifle dinlenme ve eğlenme imkanı sunmaktadır. Mimarlık disiplininde kamu kamplarının incelenmesine yönelik öncü bir nitelik taşıyan ve temelde kamu kamplarının yapılarına ilişkin kapsayıcı genel bir çerçeve sunmayı hedefleyen bu çalışmanın, inceleme örneklem alanı İstanbul ile sınırlandırılmıştır. Uzun bir sayfiye geçmişine sahip olan ve 1920'lerden itibaren bir plajlar şehrine dönüşen İstanbul, 1940'lardan sonra, özellikle Ankara'dan yazlıkçı olarak gelen memur aileler tarafından tercih edilmekle birlikte, "memurun sayfiyesi" olarak anılmaya başlanmıştır. 1950'li yıllarda, ulaşım imkanlarının genişlemesi sebebiyle tatil destinasyonu olarak tercih edilmeye devam eden İstanbul'un sayfiye bölgelerinde kamu kampları da görülmeye başlanmıştır. Genellikle, çadır ve barakaların kurulmasıyla tanımlanan kamp yaşamı, 1960'lı yıllardan itibaren, inşa edilmeye başlanan kamp binalarında devam etmiştir. İstanbul'un sayfiye bölgelerinde yaşanan kentsel ve çevresel ölçekteki değişimlerin, kamu kamplarının kullanım biçimlerini, mekânsal kurgularını ve nihayet varlıklarını da etkilediği gözlemlenir. Ülke bütününde kamu kaplarının varlığına erken bir tarihte tanıklık eden kıyılar, aynı zamanda onlardan vazgeçişin de en erken örneklerini barındırmıştır.
Koleksiyonlar
- Yüksek Lisans Tezleri [4068]