Özet
Âdem ve Havva'dan beri insanlık kurallar ve düzenin var olduğu bir nizam içinde yaşamaya
başlamıştır. İnsanoğlu yalnızca güdü ve çevresel faktörlerin etkisi altında kalmamış aynı
zamanda bilinç, akıl yürütme, sosyal yapılar ve kültürel etmenler tarafından şekillendirilmiştir.
Söz konusu süreç insanın hem bireysel hem de toplumsal olarak daha karmaşık bir varlık haline
gelmesine neden olmuştur. Toplumlar adâlet, ahlâk ve düzen gibi kavramlar etrafında
şekillenen kuralları benimseyerek insan davranışlarını yönlendirmiş ve bir düzen
oluşturmuştur. Mezkûr noktada Türkler kendi varlığını kadim gelenekleri, töreleri ve inanç
sistemleri etrafında inşa etmişlerdir. Onlar adâlet, birlik ve düzen anlayışını, sosyal ve kültürel
yapılarla pekiştirerek güçlü devletler kurmuşlardır. Töre, onların toplumsal düzenini sağlayan
temel kurallar bütünü olarak hem bireylerin hem de devletin davranışlarını yönlendirmiştir.
Bahse konu olan düzen yalnızca yönetici sınıfı değil tüm toplumu kapsayarak, adâletin ve
toplumsal düzenin sağlanmasında önemli bir rol oynamıştır. Türkler, tarih boyunca bu ilkeler
doğrultusunda hareket etmiş ve devlet nizamını kurarken hem içsel hem de dışsal etkenlerle
başa çıkma kabiliyeti geliştirmiştir.
Türkler, İslâm ile tanışarak kendi varlık anlayışlarını ve iktidar kavrayışlarını onun değerleriyle
bütünleştirmiştir. Onlar İslâm’ı kabul ettikten sonra kozmik düzen anlayışlarını İslâm’ın tevhid
inancıyla (Allah’ın birliği) birleştirerek iktidarı, Allah'ın iradesine dayanan bir yönetim anlayışı
çerçevesinde yeniden tanımlamışlardır. Mezkûr süreç Türk devletlerinde hem dünyevî hem de
manevî iktidarın bir arada yer aldığı adâlet, ahlak ve töreye dayalı bir düzenin inşasına yol
açmıştır. İlk Müslüman Türk devletlerinde adliye teşkilatı, Sâmânîler, Karahanlılar ve
Gazneliler döneminde önemli bir yapı taşı olarak ortaya çıkmıştır. Söz konusu devletlerde
adâletin tesisi, sadece bireysel hakların korunması değil toplumsal düzenin sürdürülebilirliği
için de merkezî bir öneme sahip olmuştur. Eski Türklerin töre anlayışı, İslâm hukukunun
evrensel ilkeleri ile bütünleşerek güçlü bir adliye sistemi oluşturmuştur. Bahse konu olan durum
da Müslüman Türk devletlerinin uzun süre ayakta kalmasına katkı sağlamıştır.